Çamlık Cad. No:1 Fatih Sultan Mehmet Camii Altı Onur market Avm Beylikdüzü/İstanbul

27 Aralık 2016 Salı

AROMATERAPİ NEDİR?



Aroma Terapi Nedir?

Aromaterapi, bitkilerden elde edilen yağlarin kullanimina dayanan doğal bir
tedavi yöntemidir. Bitkilerden elde edilen bu uçucu yağlardaki konsantre bitkisel
enerji masaj, buğu veya banyoda kullanilmaktadir. Bitkilerin kokularini
toplamak ve kullanmak insanlik kadar eski bir arzudur. Kokular insandaki
sistemi dişaridan etkiler, güzel kokulara karşi vücudumuz görmeden reaksiyon
verir.

Aromaterapik yağ adini verdiğimiz uçucu yağlarin elde edilmesi 5000 yil önceye
dayanmaktadir. 

Mezopotamya'da arkeologlar 5000 yillik distilasyon cihazi bulmuşlardir. Aromatik yağlar binlerce yillik geçmişi ile insanliğa şifa dağitan
iyileştirici özelliği olan yağlardir. 

Bu yağlar çiçeklerden, köklerden, ağaç ve meyve kabuklarindan, yapraklardan damlaciklar halinde elde edilip, bitkilere hayat ve koku veren tüm özellikleri taşirlar. İnsanoğlu, bitkinin kalbi sayilan bu yağlarin yararini binlerce yil önce keşfetti.
Aromaterapi bir yaşam biçimi olarak günümüzde yeniden önem kazanmaya
başladi. İnsanin kendini sağlikli ve zinde hissetmesini sağlayan ve kimyasal
ilaçlarin yol açtiği yan etkileri bulunmayan alternatif tedavilerin günümüzdeki
en popüler uygulamasi haline geldi.

Aromaterapi yönteminin en büyük özelliği, bedensel savunma mekanizmalarim
hizlandirarak vücudu bir bütün olarak iyileştirmesidir. Aramoterapide
kullanilan 46 yağ vardir. Bu yağlar güneş işiğindan etkilendikleri için koyu renk
şişelerde muhafaza edilirler. Yüzde yüz konsantre durumunda bulunan bitkisel
yağlar, avokado yaği, badem yaği, buğdayözü yaği. zeytin yaği, üzüm çekirdeği
yaği gibi yağlarla birlikte kullanilir. Bitkisel yağlarin cilt üzerine direkt
kullanilabilmeleri için, yoğun olduklarindan yardimci yağlarla yumuşatilmalari
gereklidir. Bu işleme dilüe etmek deriz. Yardimci olarak kullanilan yağlar tek
başina iyileştirici özelliğe sahip mineral, protein ve vitamin depolaridir.
Temel aromatik yağlarla geç yaşlanmayi, tonik ve derin temizleyicilerle komple
bir güzellik tedavisi yüze rutin olarak uygulanmalidir. Her mamul her türlü cilt,
değişik tür problem, kuru ciltten normal cilde kadar, poruslarin açilip veya
aknelerin tedavisi gerçekleştirilir. Yüzü korumak için bu zaruri ve faydali
güzellik yağlarini kullanirken göz, ağiz ve burun alanlarina reaksiyon vereceği
unutulmamalidir.

Bu yağlar, bilimsel olarak fizyolojik etkinin yaninda dimağa da etkili olmaktadir.
Daha güzel görünmek ve bunun yaninda daha iyi hissedebilmek için bu yağlarin
uygun kombinasyonunun yapilmasi zaruridir. 

Örneğin, kuru cilde sahip bir kişide gül ve lavanta yağlari asabi durumda olanlarda rahatlik hissi yarattiği gibi cilde fayda sağlayacaktir. Yahut yoğun bir günün yorgunluğu sardunya yağlari kullanilarak enerjik hale gelebilir ve daha güzel olursunuz.

Her ne kadar bu yağlar cilt tarafindan kozmetik ürünlerden daha etkin emilirse
de, bazi yağlar diğerlerine nazaran ince ve duyarli ciltler için daha etkendir. Bu
vücut derisinin tersine yüzün bütün gün güneş işiği, hava kirliliği ve iklim
şartlarina maruz kalmasindan dolayidir. Diğer yağlardan farkli olarak bu tür
rahatlatici, iyileştirici ve canliliği tekrar sağlayip cildi yenileyen yağlar tercih
edilir. 


Bitkisel aroma yağlarıyla vücuda sağlık, zihinsen ve ruhsal olarak enerjimizi dengeleyici terapi uygulama yöntemidir. Aromaterapide kullanılan yağlar, bitkilerin kök, çiçek, yaprak vb. bölümlerinden elde edilen saf uçucu yağlardır. Bitkilerin içinde bulunan uçuçu yağlarını terapi amaçlı kullanmaktır. 
Kelime aroma olmasına ve çoğunlukla 'kokuyla iyileştirme' veya 'iyi hissetme' anlaşılmasına rağmen aslında 'herbal terapi' uzantısı olan farklı bir tamamlayıcı tıp dalıdır. 
Uçucu yağlar cilt tarafından vücuda emilir, nefes yoluyla akciğere ulaşır. Genel olarak stresi gidermek, vücudu canlandırıp toksinlerden arındırmak, çeşitli vücut rahatsızlıklarını gidermek için kullanılır.

Kanser hastalarını yatıştırıyor.
Aromaterapi uzmanları aromatik uçucu yağların çeşitli metotlarla kullanılmasını önerir. 

Nefes yoluyla, buğu ve aromatik lamba vb. yöntemler, yastık ucuna birkaç damla sürme, aromaterapi masaj, mendil ile gün içinde koklama vb. yöntemler bulunur. En etkili yöntem fiziksel rahatsızlıklarda masaj, banyo suları veya hafifleterek vücuda sürme, zihinsel etki için sürekli o aromatik ortamda bulunmadır.

Aromatik yağların sakinleştirme, canlandırma, uyandırma, refleks başlatma, reaksiyon güçlendirme, gerginliği giderme, genel olarak iyi hissettirme, kronik yorgunluğu giderme, hafıza kaybını azaltma, sigarayı bırakma, ameliyat sonrası kusma ve yorgunluk halini giderme, nörolojik zayıflığı güçlendirme, doğuma yakın gerginliği azaltma, genel ağrıyı giderme etkisi vardır. 

İngiltere ve Amerika'da kanser hastalarını yatıştırıcı ve kendilerini iyi hissetmelerini sağlamak, mide bulantısı veya stresi gidermek için sigorta tarafından kabul edilen aromaterapi seansları doktor tarafından önerilir. 
Etkileri kanıtlanmamış olmasına rağmen HIV'li çocuk hastanelerinde veya terminal ölümcül rahatsızlıklarda, zihinsel sorunlar için hastanelerde aromaterapi seanslarıyla başarı elde edildiğini gösteren deneyimler vardır.

Aslında aromaterapi bir yaşam biçimi. Rahatsızlık döneminde, banyo sularında stres giderici, cildi güzelleştirici olarak kullanılabilir.

Özellikle fiziksel rahatsızlıklarda, örneğin mikrop öldürücü, ödem giderici iltihap azaltıcı, spazm çözücü etkilerinden dolayı baş ağrısını veya adale ağrısını dindirebilir, romatizmal ağrıyı azaltabilir, şiş el ve ayakları yumuşatabilir, aynı anda sedef veya egzamayı iyileştirebilirsiniz. 


Aile içinde huzursuzluğu gidermek için oturma odalarında yerleştirlilen yağ lambası 10 damla okaliptus yağı kullanılabilir. 

Nezle döneminde kaynatılmış soğutulmuş suyu bir spreyli şişe içine 15 damla okaliptus, 15 damla ıtır, 15 damla portakal yağı ekleyip havaya fısfıslarsanız evin içindeki mikrobu önleyerek nezle olma ihtimalinizi azaltırsınız. 

Yağların kullanım alanları


Evi canlandırma: Sedir, çam, kuşdili.


Uyku düzenleyici: Papatya, lavanta.


Romantik atmosfer: Itır, portakal.


Zihinsel yorgunluk giderici yağlar: Lavanta, İngiliz nanesi, kuşdili.


Stres ve üzüntüyü giderici yağlar: Bergamot, neroli, papatya, lavanta, sandalağacı

Duyguları dengeleyici yağlar

Bergamot: Ruhsal ve bedensel denge.


Yasemin: Arzularımızı dengeler.


Havuç yağı: Duru görüşü güçlendirir.


Kır papatyası: Kabullenme gücümüzü güçlendirir, içsel kavgayı sakinleştirir.

Misk adaçayı: Zihinsel açıklık verir, olayları olduğu gibi görmemizi güçlendirir. Renkli ve mutlu rüya görmeyi sağlar.


Kişniş: Cesaret ve kendine güveni artırır.


Zencefil: Duygusal ve bedensel denge.


Limon: Duyguları ferahlatır.


Ylang ylang: Afrodizyak etkisi sağlar


Itır: rahat uyutur


Zencefil: başarıyı artırır 


Yemyeşil Aktar Baharat 
Beylikdüzü / İSTANBUL 
Gsm: 05327757631 

www.yemyesilaktar.blogspot.com.tr 
www.facebook.com/yemyesilaktar/


25 Aralık 2016 Pazar

BÖBREK DOKTORU; Gilaburu....

·
BÖBREK DOKTORU GİLABURU.... BÖBREK TAŞI VE AĞRILARINA SON.....................
GİLABURU SUYUNUN FAYDALARI....


•Böbrek dostu (Gilaburu) suyu içeriğindeki asitler... nedeniyle antikanserojen, antimikrobiyal ve antioksidan özelliğe sahiptir. Antioksidanlar, vücutta serbest radikalleri bağlayarak, sağlığa zararlı birçok olumsuz etkiyi durdurmakta. Bu özelliği nedeniyle gilaburu suyu, yaşlanmayı geciktirici, mutasyonu engelleyici, kanseri durdurucu ve kolesterolü düşürücü etkiye sahiptir.

Gilaburu'nun kullanım alanları ve etkileri:
• Böbrek taşlarını eritebilir.
• Taş üremesini önler.
• Böbrek Tembelliği rahatsızlığına iyi gelir
• İdrar yolları iltihaplarını temizler.
• Ödemi atar, yüksek üreyi düşürür ve dengeler.
• Safra taşlarını eritebilir ve karaciğeri destekler.
• Prostat rahatsızlığına iyi gelebilir.
• Yatıştırıcı,adstingent(dokuları sıkılaştırır ve sağlamlaştırır)
• Kramplara ve kas gerginliklerine karşı olumlu etki oluşturur
• Sinir sistemini güçlendirici etkileri vardır.


- Gilaburu bitkisi, kanser önleyici bir antioksidan ve C vitamini deposudur. 

- Yaklaşık olarak portakaldan 10 kat daha fazla C vitamini içerir.

1 kür: (8-10 Lt.) Gilaburu 1 hafta 10 gün içerisinde 6 - 8 mm böbrek taşını eritebilir.


Taş 8 mm’ den büyük ise her 8 mm için bir kür düşünülmelidir. 
Gilaburu ayrıca böbrek tembelliğine ve bazı cins böbrek kistlerine de iyi gelebilir.

NOT: 
- Sertliğinden dolayı lazerin de kıramadığı kristalize cins böbrek taşını Gilaburu da eritmeyebilir. 
- Bu cins taş ile karşılaşma riskiniz % 1- 2 civarındadır.

DİKKAT !
• Gilaburu ilaç değildir.
* Kargo ile adrese teslim gönderebiliriz..


https://www.facebook.com/yemyesilaktar/


Yemyeşil Aktar Beylikdüzü
Fatih Sultan Mehmet Camii altı
Onur Hipermarket Pasajı
BEYLİKDÜZÜ/İSTANBUL


Tel    : 0 212 873 33 93
Gsm : 0 532 775 76 31

22 Aralık 2016 Perşembe


PH KAÇ OLMALI ?
İdrar pH değeri kaç olursa sağlıklı yada alkali oluruz ?

İdrar pH derecemiz 7,3 ve üstü olursak alkali sayılırız, eğer 7,3 - 6.8 aralığında olursa nötr sayılırız.
Ancak pH 0'la 14 aralığında bir değer.
Bu değerin ortası 7 nötr saf suyun derecesi ne alkali nede asidik. 7 nin altı asidik olmaya başlıyor, buda ortamdaki oksijen miktarının düşük olması demek.
Eğer bir insanın idrar pH değeri 5.5 altındaysa vücutta asidoz kanser başlamış demek'tir.
Bütün kanser hastalarının idrar pH değerleri yaklaşık 4,5 çıkıyor. İdrar pH değeri 2 - 2,5 olanlar var .
Artık asitleşmeden çürüyor.

Konuya dönersek eğer idrar pH değerinizi 7.3 ve üstü tutarsanız hiç bir zaman hastalığa yakalanmazsınız.
Sağlıklı aralık 7.3 - 8 yada 9 olabilir. 10 üstü pek olmaz ama olursada bişi olmaz. 11 e çıkarmak gereksiz ve sağlıksız. Ama 11 - 12 lere çıkarıp sağlıklı olduğunu söyleyen olursa da duymak isterim.

KAYNAK: Kemal MİLAR

YEMYEŞİL AKTAR
Beylikdüzü / İstanbul
Gsm: 05327757631
Tlf : 02128733393

https://yemyesilaktar.com
www.facebook.com/yemyesilaktar
www.yemyesilaktar.blogspot.com.tr

14 Aralık 2016 Çarşamba

MS HASTALIĞININ NEDENLERİNDEN BİRİSİ HEPATİT B AŞISI !!!



Fransız doktor Le Houezec'e göre ülkede 1992'den itibaren yapılan hepatit B aşısı, aynı zaman aralığında MS vakalarında yaşanan hızlı artışa yol açtı
Fransa'da son 20 yılda ani bir artış gösteren multipl skleroz (MS olarak bilinen beyin ve omuriliği tutan özbağışıklık hastalığı) hastalığıyla hepatit B aşısı kullanımı arasında ciddi bir bağlantı olduğu tespit edildi. Dünyaca ünlü bilim dergisi Springer'de konuyla ilgili bir makale kaleme alan Fransız uzman Dr. Dominique Le Houezec, 1990'lardan bu yana kitlesel olarak uygulanan hepatit B aşılarının, MS vakalarında görülen ani ve hızlı artışta birinci derecede etken olduğunu iddia etti.
22 YILLIK VERİLERİ TARADI 
Makalesinde, Dünya Sağlık Örgütü'nün tavsiyeleri doğrultusunda 1992'den itibaren Fransa'da hepatit B aşısı uygulandığını hatırlatan Dr. Dominique Le Houezec, 1994 ila 1997 arasında en az 20 milyon insanın aşılandığını belirtti. Aşının yapılmasından sonra MS vakalarında görülen artışa ilişkin verileri ayrıntılı şekilde inceleyen Dr. Le Houezec, MS hastalığı artışının rakamlarla da teyit edildiğini örneklerle gösterdi. 1993'te MS hastalığı vakasının 2 bin 500 dolayında olduğunu vurgulayan bilim adamı, 1996'dan itibaren yeni vaka sayısının 4 bin 500'e tırmandığını ve o seviyede sabit kaldığını açıkladı. Hepatit B ile MS hastalığı artışı arasındaki dikkat çekici bağlantı, ilk kez 1998'de Fransız basını tarafından ele alınmıştı. O tarihten bu yana birçok çalışmada atıf yapılan bu durum, Dr. Le Houezec'in makalesiyle bir kez daha ortaya konmuş oldu.
Lisanslı bir grip aşısında neden tavuk böbreği, insan ceni, maymun dokusu, fare beyni hücresi, flor, cin tuzu, sade vatandaşları olarak “bilimsel aydınlanma” hakkımızdır.
Aşıların... içinde neler yok ki?
Bu hayvan doku örnekleri bizim anladıklarımız, listede ismini bile duymadığımız düzinelerce kimyasal madde var, bütün bunların ne anlama geldiğinin araştırmasını ülkemizdeki Saglik Bakanindan bekliyoruz.
BU İKİ ÖNEMLİ TABLOYU KONTROL EDİNİZ
İLGİLİ AŞI HABERLERİ-1 

http://www.scribd.com/doc/49937006/Excipient-Table-1#scribd

KAYNAK: https://www.facebook.com/helaltuketim/photos/a.768011086559811.1073741826.197158923645033/1282319921795589/?type=3&theater 


1 Aralık 2016 Perşembe

ARDIÇ AĞACININ İLGİNÇ HİKAYESİ...









Hiç mi içiniz sızlamadı


Türkiye’nin en verimli ardıç ormanına iş makineleriyle dalıp, yüzlerce ardıç ağacını vahşice katlettiler. 


Isparta’nın Sütçüler ilçesine bağlı Yeniköy’deki ardıç ormanlarına geçtiğimiz yıl mermer ocağı izni verildi. Ancak bu bölgenin Türkiye’nin en verimli ardıç ormanlarını barındırıyor oluşu, mermerciliğe verilen iznin tepki çekmesine neden oldu. Buna rağmen Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nden (MİGEM) 100 hektarlık alan için aldığı maden ruhsatı ile ardıç ormanına iş makineleriyle dalan İstanbul merkezli ‘Plato Mermer’ adlı firma, alandaki yüzlerce ağacı keserek ormanın kalbine doğru ilerlemeye başladı. Isparta’daki ilgili tüm kurumların da bir sakınca görmeyerek izin verdiği ardıç ormanı katliamına tanık olan köylüler ise çaresizlik içinde bu vahşi yıkımı seyrediyor. 


Oldukça geniş kullanım alanıyla Anadolu uygarlıklarının gelişiminde önemli rolü olan ardıç ağaçları, bir zamanlar Türkiye’nin hemen her bölgesinde yayılış gösteren bir türdü. Özellikle Torosların kireçtaşı kayalıklarında boylanan anıtsal ardıç türleri, su ve toprak gereksinimi en az olan kanaatkar yapısıyla zamana meydan okuyarak binlerce yıldır varlığını sürdürdü. Ancak yüksek enerjisi nedeniyle binlerce yıldır demir atölyelerinde yakacak olarak kullanılan ardıç ağacı, mobilyadan parfüme, yün boyamadan sarnıç ve fıçı yapımına, yay ve müzik aletlerinden gıdaya, beşikten mezara uzanan geniş kullanım alanına sahip olması ardıç ağaçlarının hızla sonunu getirmeye başladı. 




ARDIÇ KUŞUNU TAKLİT EDEREK ORMANCILIKTA DEVRİM YAPTI 
Yalnızca ardıç kuşunun taşlığından geçerek çimlenebilen özelliği nedeniyle kültürde fidan üretimi gerçekleştirilemediği için de ardıç ormanları yenilenemiyordu. 2006 yılında Orman Yüksek Mühendisi Hazin Cemal Gültekin’in, Isparta Eğirdir’de gerçekleştirdiği buluşla dünya ormancılık tarihinde bir devrime imza atılmış, doğal malzemelerle ardıç kuşunun sindirimi taklit edilerek ardıç ağacı tohumlarının çimlendirilmesi sağlanmıştı.
                                                            
TÜRKİYE 10 YIL SÜREYLE ARDIÇ EYLEM PLANI YÜRÜTTÜ, 175 MİLYON HARCANDI
Bu başarılı buluşun ardından bozuk ardıç ormanların iyileştirilmesi için dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından ‘Ardıç Ormanlarının Rehabilitasyonu Eylem Planı’ başlıklı bir çalışma başlatıldı. 2006 yılında başlatılan ve 2015 yılına kadar süren ardıç eylem planı kapsamında toplamda 300 bin hektarlık bozuk ardıç ormanının verimli hale getirilebilmesi için 175 milyon lira bütçe kullanıldı.
KORUNMASI GEREKEN ARDIÇ ORMANLARI KATLİAMA AÇILDI
Ancak 2004 yılında değiştirilen maden yasasının ardından vahşi madenciliğin saldırısına hedef olan ağaç türlerinin başında koruma altındaki ardıç ağaçları gelmeye başladı. ‘Bozuk orman’ olduğu gerekçesiyle birbiri ardında ardıç ağaçlarının yayılış gösterdiği alanların mermer ve taş ocaklarına tahsis edilmesi, yaklaşık 10 yıl süren ve yüzlerce milyon lira ve emek harcanarak uygulanan ardıç eylem planını boşa çıkardı. 
TÜRKİYE’NİN EN VERİMLİ ARDIÇ ORMANINI ÇİN’E TAŞ SATMAK İÇİN YOK EDİYORLAR
Isparta’nın Sütçüler ilçesine bağlı Yeniköy ve çevresi de Türkiye’nin en nitelikli ardıç ormanlarını bünyesinde barındırıyor. Bu bölgede ardı ardına mermer ve taş ocağı ruhsatı verilmesi tepkileri de beraberinde getirdi. İstanbul merkezli olduğu öğrenilen ‘Plato Mermer’adlı firma, Yeniköy’deki yaklaşık 100 hektarlık alanda aldığı mermer ocağı işletme ruhsatının ardından tüm tepkilere rağmen ardıç kıyımına başladı. Yüzlerce ardıç ağacının vahşice yok edildiği alanda mermer çıkarmaya başlayan firmanın Çin, Hindistan ve Tayland gibi tedarikçi ülkelere işlenmemiş mermer ihraç ettiği öğrenilirken, firmanın ortaklarından birinin ise Tayvanlı olduğu belirtildi. 
                                                              



‘TÜRKİYE EN VERİMLİ ARDIÇ ORMANINI SONSUZA KADAR KAYBEDECEK’
Bölgedeki ardıç ağacı kıyımına tepki gösteren Yukarı Köprüçay Havzası Koruma Platformu, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin tüm ardıç ormanlarının kalbi sayılabilecek olan Yeniköy, Zengi Yaylası ve çevresinde mermercilik faaliyetine izin verilmesi tam bir akıl tutulmasıdır. Zengin yaban hayatına ev sahipliği yapan ardıç ormanları ayrıca hiçbir bakanlığın kaydında bulunmayan sahipsiz yılkı atlarının da yaşam alanıdır. Bölgedeki orman katliamının bir an önce durdurulmasını istiyoruz. Aksi halde birkaç ay içinde Türkiye en nitelikli ardıç ormanlarını sonsuza kadar kaybedecek” ifadelerine yer verdi. 
                                                 

ISPARTA, ÜLKENİN ARDIÇ ORMANLARININ YÜZDE 12’SİNİ BARINDIRIYOR
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de toplam 1.1 milyon hektar alanda ardıç ağacı yayılış gösteriyor. Ancak bu alanların yaklaşık yüzde 91’i zamanla tahrip edildiği için bozuk orman niteliğinde. Yalnızca Göller Bölgesi, Akdeniz ve Ege Bölgesinin bir bölümünde 250 bin hektar civarında verimli ardıç ormanlarına sahibiz. Yüzde 82’si boz ardıç, yüzde 15’i yağ ardıç, yüzde 3’ü ise servi ardıçlarından oluşuyor. Isparta, 216 bin hektar ardıç ormanı bulunan Konya’nın ardından 132 bin hektarla Türkiye’nin tüm ardıç ormanlarının yaklaşık yüzde 12’sini barındırıyor. Isparta’yı 123 bin hektarla Mersin takip ederken Amasya’da 96 bin, Antalya’da ise 88 bin hektar civarında ardıç ormanı bulunuyor. 

Ancak ardıç ormanlarının en yoğun olduğu bölgeler aynı zamanda mermer ve taş ocağı ruhsatlarının da en yaygın olduğu bölgeleri kapsaması, oldukça değerli bir tür olan ardıç ağaçlarını tehdit etmeye devam ediyor.
Kaynak;Yusuf Yavuz (Odatv.com) 

Beylikdüzü / İstanbul 
Gsm: 05327757631




26 Kasım 2016 Cumartesi

KANSER OLMAMAK İÇİN ALKALİ OLUN !!!



ALKALİ OLMAK YA DA FAZLA ALKALİ OLMAK HİÇ BİR HASTALIĞA SEBEP OLMAZ!!

Kandaki pH seviyeniz ölene kadar değişmez.

Vücudunuzda asitleşme fazlalaşmaya başlar ve alkali rezervleriniz yoksa erimeye başlarsınız. Dokularınız erir ve bu sizin hiç hoşunuza gitmeyecek bir acı vermeye başlayacaktır.

Vücudunuz '' ERİYORUM ERİYORUM DEMEYE BAŞLAR. (KANSER HASTALARINA ACI ÇEKMELERİNİN NEDENİ DE ASİTLERİN YAYILMAYA BAŞLAMASI ÇÜNKÜ ASİTLERDEN DOLAYI DOKULAR ERİRKEN ÇOK ŞİDDETLİ AĞRILAR ÇEKMEYE BAŞLIYORSUNUZ) İÇTEN İÇE ERİMEYE BAŞLARSINIZ.''

Kandaki pH değerini test etmeniz gerekmez ama idrardaki pH'ınızı test edebilirsiniz.

Bunun için digital satılan pH ölçerler var yada pH kağıtları var bunlardan edinip idrarınızı ölçebilirsiniz. Sağlıklı olmak istiyorsanız pH seviyenizin 7.365 yada üstü tutmanız gerekir.

Şimdi bu video'da daha önce anlatmış olduğum pH la ilgili bilgiler var.

Video'da Doktor Young Geleneksel Tıp idrardaki pH ın referans aralığının (Amerika da) 5.5 - 8.5 arasında alındığını anlatıyor ( Bizde bu değer yani Türkiye'de 5 - 7 arası.) Sonra Doktor Young anlatmaya devam ediyor ..
Sabah test ettiğimiz İdrar bize son 24 saati nasıl yaşadığınızı gösteriyor.
Eğer yaşınızı aldıysanız ( burada yaş belirtmiyor ama genç değilsiniz yani )dün partiye filan katılıp asidik gıdalar tükettiyseniz ve çok fazla alkol aldıysanız sabah idrarınızda ki pH seviyeniz 5 civarı çıkacaktır. Ama gençseniz ve alkali rezerviniz fazlaysa o zaman idrar testiniz de bu rakam 8.5 çıkacaktır.

Eğer alkali konusunda bilinçli iseniz ve alkali seviyenizi artırmaya çalışıyorsanız pH seviyenizi 8.5 a 9.5 HATTA 10.5 HATTA HATTA 11 E KADAR YÜKSELTEBİLİRSİNİZ.

EĞER PH SEVİYENİZ 5 - 6 CİVARLARINDAYSA HÜCRELER SAĞLIKLI KALAMAZ ÇÖKMEYE BAŞLARLAR.

KANSER HASTALIĞI İDRAR PH INIZ 5.5 OLDUĞUNDA VÜCUDUNUZDA BAŞLAMIŞ DEMEKTİR!!!

( William D. Kelley, D.D.S., M.S. nin one answer to cancer kitabının yazarı eğer kanserseniz bunun doktorunuzun anlaması 4 - 5 yıl alır diye yazmıştı ve kanserin sinsi haraket ettiğini söylemişti .. demek bundan dolayıymış) .
EĞER İDRARINIZDA Kİ PH SEVİYENİZ DEVAMLI 5 CİVARINDA SEYREDİYORSA YADA ÖĞLEN CİVARI YAPTIĞINIZ İDRARINIZ DÜŞÜKSE O ZAMAN ALKALİ YETERSİZLİĞE YAKALANMIŞSINIZ DEMEK TİR. EĞER YATTIKTAN SONRA 2 - 3 DEFA İDRAR A ÇIKIYORSANIZ VÜCUDUNUZ ASİTLERİ VÜCUDUNUZDAN ATMAYA ÇALIŞIYOR DEMEK TİR. EĞER SABAH SAAT: 02:00 CIVARI İDRARINIZI TEST EDERSENİZ VE BU 5 CİVARINDA ÇIKIYORSA ALKALİ REZERVLERİNİZ TÜKENMİŞ ASİDOZ BAŞLAMIŞTIR. BU DURUMDA PH SEVİYENİZİ YÜKSELTMENİZ GEREKİR. ALKALİ GIDA VE İÇECEKLERLE BUNU YÜKSELTEBİLİRSİNİZ.

ALKALOZ OLMAK BİR HASTALIĞA YOL AÇMAZ.

ÇOK FAZLA ALKALİ OLMAK HİÇ BİR RAHATSIZLIĞA SEBEP OLMAZ.


KAYNAK; Vedat MİLAR sayfasından alıntıdır....


AZ VEYA ÇOK ALKALİ OLUN, KANSER OLMAYIN !!!




Yemyeşil Aktar Baharat
Beylikdüzü / İSTANBUL










23 Kasım 2016 Çarşamba

KANSERE ÇARE; Işkın Otu .....



ABD'deki araştırmada, Anadolu'da yayla muzu olarak da bilinen 'ışgın' isimli sebzenin kanser hücrelerinin gelişimini durdurduğu ortaya çıktı.

ABD'nin Atlanta Üniversitesi'nde iki aşama hâlinde yapılan deneyler fareler üzerinde gerçekleştirildi. Işgında bulunan parietin isimli kırmızı pigmentler kanser hücrelerine enjekte edildi. Sadece iki gün içinde kanser hücrelerinin yarısının öldüğü görüldü. Pigmentlerin modifiye edilmiş bir çeşidinin de tümörlerin gelişimini azalttığı belirlendi.

Araştırmadan çıkan bu bulgu yeni bir kanser ilacının da habercisi. Uzmanlar ışgından yapılmış kanser ilacının birkaç yıl içinde kanser tedavisinde kullanılabileceğini belirtiyor. Ancak her ne kadar deney sonuçları olumlu olsa da ışgının ilaca dönüştürülmesi için birçok yeni araştırma yapılması gerektiği belirtiliyor.


Işgınla ilgili yapılan keşif bilim dünyasında büyük bir heyecan yarattı. İngiliz Daily Express gazetesinde "Işgın hayatınızı kurtarabilir " başlığıyla yayımlanan haber dünya basınında büyük yankı buldu.
İki günde kanser hücrelerini öldüren sebze
ANADOLU'DA ÇOK TÜKETİLİYOR..
Kuzukulağıgiller familyasından olan ışgının Latince ismi Rheum ribes. Işgın Anadolu'da ışkın, aşgın, aşkın, eşkin, eşgin, ıçgın, ıçkın, uçgun, uçkun, uşgun ve uşkun isimleriyle de biliniyor.

Doğu Anadolu bölgesinde ise yayla muzu ve dağ muzu olarak da bilinen bu sebzeye yetiştiği yöreye göre Van muzu ve Hakkâri muzu gibi isimler de veriliyor.

Işgın, Güneybatı Asya'nın ılıman ve subtropikal bölgelerinde yetişiyor. Tozlaşması rüzgârlarla olan ve kendi cinsinin diğer türleriyle melezlenebilen ışgın tıbbi bitkiler sınıfına girdiğinden farmakolojik araştırmalarda çok sık kullanılıyor.
Çiğ olarak yenen, zeytinyağlı, yumurtalı yemeği ve reçeli de yapılan ışgın oldukça farklı tariflerde kullanılıyor. Ancak Türk botanik bilimciler bilinçsiz ve uygun olmayan yöntemlerle toplanan ışgının Anadolu'da yok olma tehlikesi altında olduğu uyarısını yapıyor.
İki günde kanser hücrelerini öldüren sebze;
İngilizlerin araştırmasına göre de, kanserli hücrelerin gelişmesini önlüyor.

İngiliz bilim adamları yaptıkları araştırmada, Türkiye’de özellikle Elazığ, Bingöl, Tunceli, Erzincan, Siirt, Bitlis, Muş,Van, Ağrı ve Erzurum’da doğal olarak yetişen ’Işkın’ın(Rıbes) kanserle mücadelede çok etkili olduğunu, bu bitkinin kanserli hücrelerin gelişmesini önlediğini ortaya çıkardı.

Sheffield Hallam Üniversitesi’nin araştırmasına göre, Işkın’da diğer kırmızı sebzelerde olduğu gibi kanseri önlemeye yardımcı olan kimyasal maddeler bulunuyor. Polifenol adlı bu kimyasal maddeler başta lösemi olmak üzere birçok kanser türünü önleyebiliyor.

Araştırmayı yürüten Sheffield Hallam Üniversitesi Biyomedikal Araştırma Merkezi Başkanı Dr. Nikki Jordan-Mahy, Daily Telegraph gazetesine, “Araştırmalarımız Işkın’ın özellikle pişirildiğinde polifenol miktarı bakımından oldukça zengin olduğunu gösterdi. Bu bitkiden elde edeceğimiz polifenollerle oluşturulacak bir ilaç da kanserle mücadelede kullanılabilir” diye konuştu. İngiltere’de oldukça popüler olan Işkın’ın sapları ve kökleri tüketiliyor. Ülkede bu bitkinin, pastası, tartı ve kokteyli yapılıyor.

Bilimsel olarak Ravent adı ile bilinen yurdumuzun Doğu Anadolu bölgesi’nde ve Beyhan beldemizde yetişen Işkın (Rıbes) Karabuğdaygiller familyasındandır. Serin ve dağlık yerleri seven çok yıllık otsu bitkilerdir.

Anayurdu Uzakdoğu olan raventlerin ülkemizde Işkın adlı tek türü yetişir. Tıbbi ravent (R. officinalis) adlı türünün anayurdu Tibet ve Çin’dir. Eski zamanlardan beri Çinliler tarafından kullanılan bu bitki, Eski Yunan ve Eski Romalılarca da biliniyordu.

Günümüzde ise Avrupa’da Tanen ve kokulu esansları içerdiğinden reçeli yapılır. Suyu bazı aperatiflere katılarak lezzet artırıcı olarak da değerlendirilir. İngiltere’de bu bitkinin, pastası, tartı hatta kokteyli bile yapılıyor. Bu bitki 30-70 cm arasında bir uzunluğa sahip, az yassı 1-3cm enindedir. Bitkinin kaba yaprakları oldukça büyüktür ve bitkinin tabanında toplanmıştır. Bitkinin tepesinde sarıçiçekleri başak şeklindedir.

Kayalık , dağlık yerlerde ve yamaçlarda doğal olarak yetişen Işkın (Rıbes) halk arasında doğunun muzu olarak da bilinir. Mayıs ayının ilk haftasından Haziran ayının ilk haftasına kadar geçen dar bir zamanda bulunan Işkın doğal olarak yetişir ve tohumlarıyla çoğalır. Hafif mayhoş bir tadı olan ışkının yenen kısmı genç sürgünleridir.
Yaklaşık 20-30 günlük süre boyunca toplanarak satılan bu sürgünler Çiğ halde kabuğu soyularak sade, tuzlanarak veya şekere bandırarak yenir. Işkın(Rıbes) adıyla bilinen yeşil renkli mayhoş kökten uca doğru tadı ekşileşir. Lif oranı yüksek bir bitki olduğundan kabızlığa, şeker hastalığına ve mide hastalığına iyi gelir. Sebze olarak “Işkın'lı Yumurta”, “Işkın'lı Kapuska” gibi çeşitli yemekleri de yapılır.